Erciyes’i Snowboard ile Turlamak

Bu günlük olayına çok fazla ara vermemek gerekiyor dostlar: İnsan yazmadıkça yazmıyor. Mesela bu yazı bir aydır taslakta tamamlanmayı bekliyordu (taslak derken, sadece bir cümle yazılmıştı filan). Biraz tembellik, biraz yoğunluk, biraz “abi yazacaksın madem düzgün bir şey olsun” düşüncesi filan derken zaman uzayıp gidiyor. Böyle şeyler yapmayın. Aklınıza geldiği gibi yazın yazacaklarınızı. Çok fazla ciddiyetin lüzumu yok. (kendinden ayarlı blog yazarına örnek. eheh)

Snowboard olayının bende geçici bir heves olamayacağını geçen yıl ilk defa ayağıma boardu bağladığımda anlamıştım. (Zaten doğada yapılan herhangi bir aktivitenin benim için geçici bir heves olması pek mümkün görünmüyor.) Geçen yıl kış sezonunda kimi zaman boyutları uygun olmayan, kimi zaman aşırı yıpranmış-çizilmiş kiralık snowboardlarla kaymaya çalışırken kafamda sürekli “bu iş böyle olmaz, seneye kesin kendi snowboard takımını alıyosun abi”  sesleri yankılanıyordu. Bu seslere kulak verip kış yaklaşırken kendime orta halli bir snowboard takımı satın aldım.

erciyes-00

Ekipman tamamdı. Geriye sadece mevsimin ilk karının dağlara düşmesini beklemek kalmıştı.

Gidebileceğim en yakın dağ olan Erciyes’ten kar haberleri ancak Aralık ayının sonlarına doğru gelmeye başladı. Kar kalınlığı yeterli olmasa da en azından dağ havası alırım düşüncesiyle bir hafta sonu atlayıp Erciyes’e gittim. Ömer’le buluşup, pistte yer yer açıklıklar olmasına rağmen yepisyeni snowboardları çizdirmek pahasına Tekir pistinde sezon açılışını yaptık.

Bir kaç hafta sonra kar yağışlarıyla birlikte Erciyes’teki bütün pistler açıldı açılmasına fakat bu yıl sezon boyunca geçen yıla göre dağda çok daha az kar vardı. Adamlar iklim değişikliği, küresel ısınma filan derken dalga geçmiyorlar, iklim değişikliği konusunda kritik on yıla girildi derken de gayet ciddiler, haberiniz olsun.

Mesela geçen yıl dağa yaklaşırken şöyle yollardan geçerdik: erciyes-01

Bu sene böyle bir manzarayla hiç karşılaşmadım.

Erciyes, kış sporları için bence muazzam bir potansiyele sahip. Hali hazırda zaten her seviyeye uygun farklı uzunluklarda pek çok pist mevcut. Özellikle Hacılar ve Hisarcık bölgelerindeki yeni tesisler son derece modern ve hızlı. Bu bölgelerdeki pistlerde ve yeterli kar olması durumunda pist dışındaki yamaçlarda, bol karda kaymak gayet zevkli. Bu yılki fiyat politikalarını önümüzdeki senelerde sürdürebilirler mi bilemiyorum fakat bu yıl Türkiye’nin açık ara en ucuz teleferik kullanım ücretleri Erciyes’te idi. Bununla birlikte halen devam eden projeler ve yapılması planlanan yeni pistler ve tesisler tamamlandığında buranın tam bir kış sporları merkezi olmaması için hiç bir sebep kalmayacak gibi görünüyor.

erciyes-02

Sezon açılışını Tekir pistinde yaptıktan sonra, eski ve yavaş mekanik tesisler, zevk vermeyen pist ve hafta sonları sucuğunu mangalını kapıp kendini dağa atan “piknikçilerin” sebep olduğu aşırı kalabalık gibi nedenlerle bu yıl bir daha Tekir’e uğramama kararı almış ve sonraki tüm Erciyes seferlerinde Hacılar pistlerini tercih etmiştim. Tekir’e bir daha uğramama kararı alırken, kaderin ağlarını öreceğini ve sezon kapanışını yapmak üzere geçtiğimiz hafta sonu gittiğim Erciyes’te, yine Hacılar tarafında telesiyejle Hitit Tepe’ye çıkarken duyacağım bir anons ile aldığım kararı tokat gibi yüzüme vuracağını bilemezdim.

erciyes-03

Evet efenim, geçtiğimiz hafta sonu ani bir kararla tek başıma gittiğim Erciyes’te tüm pistlerin (mecaz yok) altını üstüne getirdim (bunda da mecaz yok). :)

Cuma akşamı internette, geçtiğimiz hafta Dünya’nın en yüksek on ikinci dağı olan Broad Peak dağının ilk kış tırmanışını yapmış olan Polonyalı ekibin ekspedisyon liderinin, zirveden iniş sırasına kaybolan iki dağcı için umutların tükendiği, artık kesin olarak öldüklerine kanaat getirilerek ana kampı toplayıp dağı terk etmeye hazırlandıklarını bildiren haberini okuyordum. Haberi okurken aklımdan geçen bin bir türlü düşünceden bir tanesi şöyle bir şeydi: “Salak bir trafik kazasında ya da amansız bir kanserin pençesinde ölmek yerine, sevdiğimiz kavramlar için ölmek…” Bu cümleyi, geçtiğimiz ay bir çığ kazasında hayatını kaybeden dağcı Erdem Tapul için tirmanis.org‘da Özgür Doğan tarafından yazılmış bir yazıda okumuştum. Açıp yazıyı bir daha okudum. Şöyle bir paragraf var yazıda:

(…) Aslında ölüm hakkında konuşmak istemiyorum, direkt yaşamak hakkında ahkam kesmek istiyorum. Emekliliğimizi beklemeden, bir şeyleri bahane ederek, ertelemeden, tutkularımızın peşinde ilerlemek!

Yeterince hırpalanıyoruz günlük koşuşturmada. Bu yazıyı okuyan pek çok kişinin ortak bir özelliği var; hepimiz sıkıntılı insanlarız, ama bunun farkındayız ve bununla yaşayabilmek için kendimizi dağa, denize, kayaya, taşa toprağa vuruyoruz. Bazen başarı kaygısı olmadan, zirveye ulaşmayı amaç kabul etmeden. Yalnızca andan keyif almaya çalışarak… Tüm hafta okulda, işte günlük streslerimizle boğuşurken hafta sonlarını, 15 günlük yıllık izinlerimizi iple çekiyoruz, var olduğumuza dair izler arıyoruz. Yaptığımız faaliyetleri uykuya dalmadan önce “mutlu alan” yaratırken düşlüyoruz. 1-2 sene önce yaptığımız çıkışı arkadaşlarımızla konuşurken aynı heyecanı tekrar yaşayabiliyor ve hemen bir sonraki yolculuğun planlarını yapmaya girişebiliyoruz. Dedim ya, sıkıntılı insanlarız, ama şehir ışıklarından uzakta yıldızların daha güzel gözüktüğünü de biliyoruz, bu zehri almıştık bir kere. Yasaklamalar, engellemeler, zorluklar bizim için bahane olmuyordu. (…)

Tüm bunları üst üste okuyunca zaten bir garip olan psikolojim tamamen dağıldı. Artık bu noktadan sonra sıkıntılı bir insan olarak  “hafta sonu kesinlikle dışarıdasın, dağdasın, taştasın” düşüncesine karşı koymam imkansızdı.

Hafta sonu dışarıda olmamın imkanlar dahilinde tek yolu snowboard ve Erciyes ikilisiydi. Zaten snowboard’la ilgilenmem en temelde “doğada olmak” gibi basit bir motivasyona dayanmakta. Snowboard olayının bendeki karşılığı hiçbir zaman “bu kış tatil için Uludağ’daydık şekerim” li, “hafta sonu sezon açılışı için verilen ‘white party’deyiz” li cümleler içeren -bana göre- saçma sapan motivasyonlar olmadı, olamaz da. Çünkü sokaklarda top koşturmuş, mahalledeki küçük büfeye ekmek getiren ‘ekmek arabasının’ arkasına yapışmaya çalışırken düşüp kafasını yarmış ve deli lakaplı bir doktorun kendi evinin bahçesindeki kömürlükten bozma ‘özel kliniğinde’ kafasına üç dikiş yemiş, dizlerinde ve dirseklerinde hiç bir zaman kabuk bağlamış yaraların eksik olmadığı, üst sokaktaki kayısı ağacına, alt sokaktaki erik ağacına dalmış, malat oynamış, gazoz kapağı biriktirmiş, siyah bakkal poşetlerinden uçurtma yaparken en iyi uçurtma iskeletinin ay çiçeği saplarından olacağını bilen, ‘99999999 in 1’ li atari kasetlerinin aldatmaca olduğunu bilen bir çocuğun büyüyüp o kafaya gelmesi pek mümkün görünmüyor. Neyse.

Cumartesi sabahı erkenden kalkıp Erciyes’e doğru yola çıktım. Saat 9:30 civarlarında Hacılar pistlerinde idim. Sırt çantama bir termos çayı, çikolataları, enerji içeceğini ve fotoğraf makinamı koyup gondola bindim.

erciyes-04

Sabah saatleri olması nedeniyle pek kalabalık değildi. Fakat geçen seferlerdeki tecrübelerimden biliyordum ki özellikle öğleden sonra günübirlik gelip gondolla üst istasyona çıkıp, fotoğraf çekinip geri inen halk nedeniyle gondolda yoğunluk olacaktı.

Üst istasyonda indiğimde manzara gayet güzeldi.

erciyes-05

Alt istasyona kadar inip kalabalıkla uğraşmak yerine gün boyu Hitit Tepe’de takılmayı düşünüyordum. (Bu arada Erciyes’i bilmeyenlerin ‘ne diyo la bu? alt, üst, hitit filan’ gibi serzenişlerine bir nebze olsun çare bulmak adına şu haritaya bağlantı vermek mantıklı olacak. Haritaya bakarsanız gondol 1 numara ile, Hitit Tepe telesiyeji ise 2 numara ile temsil edilmekte.) Fakat henüz telesiyej açılmadığından ilk sefer yavaş yavaş, manzaranın tadını çıkararak vadi pistinden aşağıya kadar indim. Vadi pisti dediğim de şöyle bir pist kendisi:

erciyes-05

Ben yavaş yavaş aşağıya inerken Hitit Tepe telesiyeji de çalışmaya başlamıştı. Tekrar gondolla yukarı çıkıp bi’ daha aşağı inmem lan diye düşünerek telesiyejin alt noktasına kadar kaydım ve telesiyeje bindim.

erciyes

2900 metre rakıma kadar çıkıp telesiyejden indiğinizde sizi Erciyes’in zirvesi karşılıyor.

erciyes

Buradan zirve çok yakınmış gibi görünüyor fakat Hitit Tepe ile zirve arasında 1000 metrelik irtifa farkı bulunuyor.

Bir kaç sefer normal insanlar gibi pistlerden kayarak Hitit Tepe’nin tadını çıkardım.

erciyes

O bir kaç seferden sonra lan ben niye pistte kayıyorum ki gibi bir düşünce beliriverdi aklımda. Bu düşünceye cevap olarak ya ne olacağıdı gibi mantıklı bir düşünce belirecek gibi oldu fakat belirmeye fırsatı olmadan ötekiler tepesine biniverdi: pistlere mahkum musun lan sen, rahat ol, at kendini pist dışına goçum, gerçek özgürlük burda, takıl kafana göre… gibi cümleler havalarda uçuşurken bir de işin içine görsel bir örnek girince ben iyice gaza geldim. Bak arkadaşa:

erciyes

Sonrası malum. Yalnız nasıl gaza gelmekse, yukarılarda verdiğim vadi pisti fotoğrafının sağ üst köşesinde yer alan izlere yenilerini ekleyerek devam edip kendimi en aşağıda, gondolun alt istasyonuna inen yamacın başında buluverdim. Eh, madem buraya kadar geldik bi’ uğramadan olmaz deyip yamaçtan aşağıya S’ler çizerek indim. Tam öğlen vakti, kalabalıkta gondolun alt istasyonundaydım.

Kalabalık filan derken bir şekilde gondola bindim. Yukarı çıkarken oksijen azlığından mıdır nedir, aklımda yine bir düşünce belirecek gibi oldu. Engel olmaya çalıştım ama nafile. Lan diye girdi cümleye yine. Lan, sen şimdi buradan Hisarcık pistine geçsen varya… Haydi bakalım. Bize Hisarcık yolu göründü.

Yukarıda gondoldan indikten sonra Hisarcık tarafına dönüp, bağlantı pistinden ara istasyona ulaştım. Buradan telesiyejle, Hisarcık’a ineceğim tepeye kadar çıktım. Tepenin başına ulaştığımda, aşağılarda Hisarcık tesisleri görünüyordu.

erciyes

Hızlıca aşağıya inip geçen yıl kaymış olduğum Hisarcık pistinin tadına bakmak üzere tekrar telesiyeje binip pistin yukarısına çıktım.

erciyes

Yukarıda yine fikrimi değiştirip geçen yıl bu pistte zaten kaydım lan diye düşünüp, yukarı çıkarken pistin sağında gördüğüm vadiye geçmeye ve oradan aşağı inmeye karar verdim.

erciyes

Vadi gerçekten süper fakat burada taze kar varken kaymak daha mantıklı ve zevkli olacaktır. Benim gibi enee ne güzel lan, kayılır ki burda deyip kendinizi vadiye atarsanız boardçu kardeşlerimin, anasını ağlattıkları bir zeminle karşılaşma olasılığınız çok fazla. Yumur çukur bir zeminde sarsıntılı bir yolculukla aşağı inmek pek zevkli olmuyor benden söylemesi.

Vadiden Hisarcık’a indikten sonra, gelirken kaydığım yerleri telesiyejle, telesiyejle geldiğim yerleri kayarak geçmek suretiyle tekrar Hacılar’a döndüm.

erciyes

Hacılar’a vardığımda saat 3 civarlarını gösteriyordu. Hitit Tepe telesiyejinin saat 4’te kapanacağını bildiğimden, 1 saat daha takılır sonra bu sezonu böylece kapatmış olurum diye düşünerek Hitit Tepe civarlarında kaymaya devam ettim.

erciyes

Saat 4’e doğru artık son sefer için Hitit Tepe’ye doğru çıkarken bir anons yapıldı: “Bu akşam Tekir pistinde gece kayağı vardır. Pist 9:30’a kadar açıktır.” Hadi bakalım bu sefer de bize Tekir yolu göründü. Sezon başında bi daha da gelmem Tekir’e deyip resti çektiğim piste sezonun son seferini yapmak üzere gidecektim.

Hitit Tepe’den aşağıya, pistlerde akşam saatlerinde donmalar olduğunu ve donmuş bir zeminde board hakimiyeti diye bir şeyin olmadığını önceki seferlerde oldukça seri taklalar atmak suretiyle tecrübe edinmiş biri olarak, pistlerden değil yamaçlardan, tepelerden kayarak indim. Daha sonra arabayla Tekir tarafına geçip pistin akşam için açılmasını beklerken biraz dinlendim.

Arabadan eşyaları alıp piste çıktığımda telesiyejin değil de T-Bar denen illetin açık olduğunu görünce bir an kaymaktan vazgeçmeyi düşündüğümü itiraf edeyim.

erciyes

Bu T-Bar olayına bir türlü ısınamadım arkadaş. Telesiyejde rahat rahat, dinlenerek yukarı çıkmak varken T-Barda bir de yukarı çıkarken yorulmak çok saçma bence.

İlk seferde kesin düşeceğimi bildiğim için biraz ağırdan alıp kalabalığın azalmasını bekledim. Baktım kalabalık azalana kadar yukarıdan kayarak gelenler tekrar sıraya giriyor, mecburen gittim girdim sıraya. Sırada ilerlerken, çok iyi de oldu, çok guzel iyi oldu tağam mı? Şindi meselam T-Bar ile telesiyej olayını çok garıştırdılar. Haa aralarında bi fark galdı, o fargınan çok guzel oldu. Meselam herkezin hayatına kimse garışamaz. Haa nasıl garışamaz? Ben bu şekıl yukarı çıkarım, bu bayan şu şekıl çıkar, şu şekıl çıkar. Ha hiç kimse kimseye garışmaya bi haggı yok. Özgürlüğü bidir. gibi bir takım düşüncelere dalmışım. Sıranın bana gelmiş olduğunu T-barın T ‘sini bacak arasına almış, yukarı doğru hareket etmeye başladığım anda fark ettim. Hadi hayırlı işler.

On metre ilerlemeden düştüm. Tekrar sıraya girip bu sefer bayağı yukarılara çıktım, yine sona gelemeden düştüm. Son seferde en yukarı çıkmayı başardım ama.

erciyes

Zaten gün boyu epey yorulduğumdan dolayı iki tur kaymak bana yetti. Böylece sezonu Tekir’de kapatmış oldum.

Bir de unutmadan, snoway programı Erciyes’in neresinde bulunmuşum, nerede kaymışım gibi sorulara cevap olarak şöyle bir harita çıkardı:

map

Dağda bayağı dolanmışım.

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Kask takacaksın!

erciyes

Son olarak, göz atmak isteyen olursa şurada ve şurada gayet düşük çözünürlüklü iki adet video mevcut.

1 Yorum

  1. Pingback: bizgi'nin günlüğü » Erciyes Tırmanışı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir