Erciyes Tırmanışı

Kışın snowboardla dağın altını üstüne getirdikten sonra tırmanış için gelmemek olmazdı. Erciyes’te geçtiğimiz hafta sonu Ömer ile birlikte bir zirve denemesinde bulunduk. Bu sefer Erciyes zirvesine çıkmamıza izin vermedi fakat bu, tekrar gidip denemeyeceğim anlamına gelmez.

Bu, dağcılığa olan merakımı keşfetmemden sonra -ikisi Kaçkar olmak üzere- üçüncü zirve girişimimdi; yine olmadı, zirveyi göremedim. Her ne kadar zirveye çıkamamış olsam da gidip dağda bulunmak, o havayı solumak filan bünyeyi tazelemek için yetiyor. Bundan sonra zaten benim dağcılıktan vazgeçmem gibi bir durum söz konusu olamayacağından, fırsat buldukça dağlara gitmeye devam edeceğimden dolayı zirveleri ertelemek benim açımdan pek de mühim bir hadise olmuyor. Neyse…

Zirve denemesi için geçtiğimiz cuma günü öğleden sonra Yozgat’tan yola çıktık. Zirvesine çıkmamıza izin vermeyeceğini o an bilemediğimiz Erciyes, yol boyunca çok uzaklardan gayet davetkar bir şekilde bize eşlik etti.

1

“Hava kararmadan kampı kursak yeter” motivasyonuyla hareket ettiğimizden dolayı gayet rahat bir şekilde akşam üzeri 4:30 civarlarında Tekir Yaylasına vardık. Hemen jandarmaya gidip dağa tırmanacağımızı haber verdik. Hangi rotadan çıkacağımızı, tahmini dönüş gününü ve saatini bildirdik. Arama kurtarma TİM komutanının numarasını aldık. Tüm bu kayıt işleri sürerken bilgileri deftere yazan askerle; burada askerlik yapmanın rahat olduğu, komutanlarının bütün askerlere kışın kayak öğrettiği, komutanlarının çok ‘baba adam’ olduğu üzerine sohbet ettik. Askerin çay ısmarlama teklifini geç kaldığımız gerekçesiyle nazikçe geri çevirdik. “O zaman yarın dönüşte” teklifini kabul ettik. Tam çıkarken kapıda nöbet tutan başka bir askerin, “salak yemin ediyom geri zekalı bu çocuklar ya” alt metnine sahip bir tonlamayla  “abi, bu işi gerçekten zevk için mi yapıyosunuz ya!”  sorusuna düzgün bir cevap veremeden jandarmadan ayrıldık.

Arabayı park edip çantaları ayarladıktan sonra saat 5’te teleferiğe bindik.

Yirmi dakikalık bir teleferik yolculuğunun ardından 5:20’de üst istasyondaydık. Neredeyse kamp alanına kadar uzanan ikinci teleferik hattı çalışmadığından bundan sonrasını yürümemiz gerekiyordu. Zaten öyle de olsundu. Sonuçta kamp alanına kamp yüküyle saatlerce yürümedikten sonra ne anladım ben bu dağcılıktan. :)

erciyes-3

Teleferikten indikten sonra kısa molalar vererek yaklaşık bir buçuk saatlik yürüyüşle ortalama 3000 metredeki kamp alanına saat 7’de vardık. Zirveye çıkmayı planladığımız sırt rotasının, az bir eğimle başlayan patika girişi normalde bizim kampı kurduğumuz düzlüğün daha altındaydı. Fakat biz “o kadar aşağılara kamp kurmaya gerek yok la, o dik yamaçtan sırta bağlanırız biz” düşüncesiyle kampı daha yukarı taşıdık ve çanağın biraz içerisine, sırtın hemen altındaki son düzlüğe yerleştik.

erciyes-4

Dağda su kaynağı bulunmaması yaz tırmanışlarında kampa su taşıma zorunluluğunu getiriyor. Bu da çantalarda hayli büyük bir ağırlık oluşturuyor. Biz de aşağıdan dağda kar görünmesine rağmen kamp alanının yakınlarında kar olup olmadığını kestiremediğimizden suyumuzu yukarı taşıdık. Neyse ki kamp civarlarında da bu mevsimde hala kar mevcuttu. Taşıdığımız kısıtlı miktardaki suyu zirve tırmanışı ve dönüş için bırakarak akşam yemeğini kar suyuyla yaptık.

erciyes-5

Dağcının vazgeçilmez yemeği olan makarnadan ibaret olan akşam yemeğini yedikten sonra gece 3 gibi kalkmak üzere yattık.

Her ne kadar şehrin ışıklarının kirlettiği bir gökyüzünde yıldızları görebilmek pek mümkün olmasa da gece her şeye rağmen müthişti.

erciyes-6

Yarım Ay’ın soluk ışığıyla aydınlatmaya çalıştığı Erciyes’in 3000 metresinde, sakin ve huzurlu bir gece…

erciyes-7

Gece uyandıktan sonra birşeyler atıştırıp, sıcak-soğuk sıvı ve yiyecekleri çantaya yerleştirip zirve için yola çıkmamız 4:20’yi buldu.

“Çıkarız la biz ordan” dediğimiz çarşakla kaplı dik yamaçtan, kafa lambalarının aydınlattığı kadar bir alana dikkatli adımlar atarak ve neticemizden soluyarak çıkarken, doğu ufku kızıla boyanmış; şafak söküyordu.

erciyes-8

Saat 5 civarlarında yamaç bitmiş ve sırttaki patikaya ulaşmıştık.

Bir gün öncesinden baktığımız hava tahmin raporlarında zirve yüksekliğinde dahi bulutsuz, açık bir hava ve 25 km/h civarlarında bir rüzgar görünüyordu. Rüzgar hızı bir miktar yüksek olsa da kışın bu hızlardaki rüzgarlı havalarda çok defa snowboard yaptığımız için bir problem görünmüyordu. Fakat sırta ulaştığımızda bizi karşılayan rüzgar kesinlikle 25’li hızlar olamazdı. Bizi yerden kaldırıp bir kenara koyma niyetinde olan rüzgara karşı bir kaç adım atmayı başarıp, sırtın diğer tarafında bir miktar alçalarak yere oturduk. Bu şiddetteki rüzgarda daha yukarılara yürümek pek mümkün görünmüyordu. Belki güneş çıkınca rüzgar bir miktar yavaşlar gibi boş bir umutla beklemeye başladık. Yaklaşık yarım saatlik beyhude bir bekleyişin ardından, rüzgar hızında bir değişme olmayınca ve hareketsiz kalma neticesinde üşüme belirtileri baş gösterince kampa geri dönme kararı aldık. Küçük adımlarla sırtı geçip, kampa doğru geldiğimiz yamaçtan inmeye başladık. Yaklaşık on beş dakikada, güneşin uzun dalga boyunda saçtığı ışınların aydınlattığı kızıl renkli sabahta, gece boyunca rüzgarın bir miktar hırpaladığı çadırımıza vardık.

erciyes-9

Bu saatten sonra artık zirveye çıkmanın pek mümkün olmadığını bilsem de saat 7 gibi çadırdan çıkıp rüzgarı kontrol ettim. Yukarılarda hala rüzgar olağanca şiddetiyle uğultulu şarkılar söylemeye devam ediyordu. Böylece tırmanış resmen son bulmuş oldu. Bundan sonra yapılacak en mantıklı iş çadıra dönüp uyumaktı.

Bi’ ara çadırın etrafında dolanan keçilerin “beeaaağğğğğ” sesleriyle uykumuz bölünse de saat 9:30 civarlarına kadar uyuduk. Uyandıktan sonra kahvaltımızı yapıp kampı topladık ve 10:30 gibi inişe geçtik. Yaklaşık bir saatlik yürüyüşle teleferiğe vardık ve teleferikle alt istasyona indik. Döndüğümüzü haber vermek üzere jandarmaya gittik. Dönünce çay ısmarlayacağını söyleyen asker biz arabamızdan inerken bizi görüp çayları söylemişti bile. Döndüğümüze dair imza atarken gelen çayları içip biraz sohbet ettikten sonra teşekkür edip ayrıldık ve böylece Erciyes macerasını -bu seferlik- bitirmiş olduk.

erciyes-10

Erciyes güzel. Dağda olmak güzel. Doğada olmak güzel.

Not: Bu yazıda -sitedeki diğer yazılarda olduğu gibi- rotalar ve tırmanış ile ilgili teknik detaylara girilmedi. Erciyes’e tırmanmaya niyetlenip arama motorlarından şans eseri buraya düşecek ve “ne anlatıyo la bu” gibi bir serzenişte bulunacaklar için bir bağlantı bırakayım: Outdoorhaber’den Erciyes Dağı Yaz Kış Tırmanış Rotaları. Başka bir kaynağa gerek duymadan Erciyes ile ilgili derli toplu bilgilerin toplandığı bir yazı. Peki.

3 Yorum

  1. Ömer Barışkan Yasan

    Sen olmazsan bu yasadiklarimizi kim anlatacakti be :) helal olsun. Arada ikimizin oldugu fotograflardan da koysaydin daha iy7 olabilirmis sanki. Bayram sonrasi Kackarlar da cok tatli olur ne dersin. ( sulu sulu)

  2. Doğancan Beşikci

    Güzel ve zevkli bir tırmanış olduğu yazıyı okurken apaçık ortadayken size imrenmemek elde değil hocam. Darısı +8000 metrelere diyelim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir